Tribüne Oynayan Antrenör!
Doğruları yazmak, başkalarını sinirlendirir bilirim. Ama bu, doğruları yazmaya engel değildir.
1995 yılından bu yana yüzme eğitimi camiasının içindeyim. Bu makaleyi yazmama neden olan malzemeyi toplamamış olsaydım, zaten kaleme almazdım. Birkaç bilgimi paylaşmak isterim:
Şunu fark ettim ki; teorik bilgisi zayıf olan bir yüzme eğitmeni veya antrenör, bu açığını kapatmak için tribüne oynamayı tercih ediyor. Böyle olmayan eğitmenlerimizi tenzih ediyorum tabi ama bu tip örnekler gördüm, görüyoruz, göreceğiz de…
Dünyada en yaygın spor dalı olan futbol branşından örnek verelim; Maç esnasında hiç susmayan, kulübesinden sürekli olarak oyuncularına müdahale eden bir teknik direktör düşünün.. Futbol oyunundan iyi anlayan kişiler bu tür çalıştırıcıları eleştirirler. Çünkü, antrenmanlarda veremediğini sahada vermeye çalışmak bir handikaptır. Bu durum, tembelliğin, beceriksizliğin, zayıflığın, bencilliğin, gösteriş budalalığının bir göstergesidir. Futbol bilgisi sadece izleyici seviyesinde olanlara sorarsanız; bahsettiğim antrenörün çok idealist, çaba gösteren, çalışkan biri gibi göründüğünü söyleyecektir. Bu izleyiciler; maç sırasında saha kenarında oturup, oyuncularını izleyen ve arada bir notlar alan bir antrenör için ise yetersiz göründüğünü, karizma sahibi olmadığını söyleyecektir. (Türk Milli Futbol Takımını Dünya 3. sü yapan çalıştırıcı Şenol GÜNEŞ, karizma sahibi olmadığı için eleştirildi! Onun yerinde Fatih TERİM olsaymış daha havalı olurmuşuz. Böyle konuşan insanlar gördüm ben!)
“Tribüne oynamak” deyimi
Yukarıda futboldan verdiğimiz örneği her türlü spor branşı için genişletebiliriz. Bilinçsiz taraftar sayısı ile tribüne oynayan antrenör sayısı arasında doğru orantı vardır.
Bilinçsiz izleyici ne kadar fazla olursa, tribüne oynayan çalıştırıcı sayısı da o kadar fazla olur.
İşi daha da ileri götürelim; yüzme branşından örnek vererek haddimizi aşalım:
Bir ebeveyn olarak yüzme bilimi hakkında ortalama bilgi sahibi değilseniz, çocuk gelişim evreleri hakkında herhangi bir fikriniz yoksa, hangi yaş grubu sporcuların nasıl besleneceği, hangi yaşdan itibaren ağır antrenmanlara başlanmasının doğru olduğu hakkında herhangi bir fikriniz yoksa, uzun vadede çocuğu yüzmeden soğutacak ve olimpiyat hayallerini söndürecek olan spor politikalarını fark edemezseniz, tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de “çocuğunuzun yarış kazanmasına” odaklanmışsanız vay halinize ve vay halimize!
Yukarıda saydığım türden veli sayısı fazla olan ülkelerde tribüne oynayan antrenör sayısının fazlalığının yanında maalesef tribüne oynayan yüzme kulüpleri de peydah olacaktır. Eleştiremeyen, bilgi sahibi olmayan veliler, mensubu oldukları spor kulübünde oto-kontrolu sağlayamazlar. Durum böyle olunca, velinin gözünü boyamak oldukça kolaydır. Sporcular ne kadar çok yarış kazanırsa o kulüp için ‘başarılı bir kulüptür’ diye düşünülür. Acaba öyle midir! Yoksa orada “körler sağırlar, birbirini ağırlar” durumu mu vardır?
Çoğu kişi için başarı görece bir şeydir. Daha doğrusu hedef ile alakalıdır. Siz mahalli bir hedef belirlemişseniz, sporcunuz mahalli bir yüzme yarışında madalya kazanıyorsa başarıdan söz edebilirsiniz. Hedef olimpiyat ise, tüm planlama ona göre yapılmalı, uluslar arası kabul görmüş tüm ergümanları devreye sokmalısınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Daha önceden olimpiyat kazanmış ülkelerin yüzme politikalarını, antrenman metodlarını vs.vs. her şeyini alıp kendi ülkenize uyarlamak mümkündür. Şunu unutmamak gerekir ki; bu işler uzun yıllar gerektirir. Öyle hemen olacak diye bir yanılgı içinde olmamalıyız. Sabır şart.
Olimpiyat sporcusu adayı çocuklarımızın ebeveynleri de en az sporcular kadar bilinçlenmeli.
Aksi halde günü kurtarma hevesi içinde olan spor kulüplerinin bencil politikaları sebebiyle hedeflerine asla ulaşamayacaktır.
Aşağıdaki soruların cevapları önemli;
Dünya yüzmesinde ülkemizin durumu ne?
Ne kadar başarılı yüzücüler yetiştiriyoruz?
Olimpiyatlarda final yüzmüş sporcumuz var mı?
Milli takıma seçilen yüzücüler hangi spor kulüplerinden seçiliyor?
Milli takıma sporcu veren spor kulüpleri hangi imkanlara sahip, devletten ne gibi imtiyazlar elde edebiliyorlar, dünya standartları ile kıyaslandığında maddi ve fiziksel gücü fazla olan bu kulüplerin başarısı neden ülke sınırları dışına çıkamıyor?
Bu kulüplerin küçük yaş grubu yüzücüleri, avrupada yapılan yarışmalarda açık ara şampiyon olurken, aynı yüzücüler büyük yaş kategorisinde neden nal topluyor?
İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, başarılar!
Serkan Özkeskin
Pingback: İYİ YÜZME HOCASI ARANIYOR